Hayatta kalmak dediğimizde aklımıza genelde fiziksel bir mücadele gelir: nefes almak, yemek yemek, barınmak... Ve günümüz dünyasında, onca kalabalığın içinde, bu yazıyı okuyan arkadaşlarım arasında hâlâ bu temel fizyolojik ihtiyaçları karşılama mücadelesi veren birileri olduğunu sanmıyorum.
O yüzden, piramidin üst basamaklarından bir gereklilik ekliyorum: SORGULAMAK.
Çünkü bizim için hayatta kalmak, yalnızca bedeni korumakla ilgili değil, ruhu ve zihni yaşatmakla da ilgilidir. Sorgulamak ise ruhun ve zihnin besinidir. Kendi inançlarımızı ve değerlerimizi görmeye de teşvik eder. İnsanlar çoğunlukla toplumun dayattığı düşüncelerle hareket ederler. Bu düşünceleri sorgulamak, bireysel alanda daha özgür, bilinçli ve mutlu bir yaşamın anahtarıdır.
Doğru ve yanlış Arayışı: Şüphe ve Sorgulama
Ve bir şeyleri sorgularken, doğru ya da yanlış aramak yerine, bir şüpheyle yaklaşmak, olayın ya da yargının içinden benzersiz (unique) bir sonuç ortaya çıkmasını sağlar. Çünkü şüphe, gidişatı değiştirir ve sorgu sonucu dönüştürür. Eğer zihnimizde her şey "doğru" ya da "yanlış" diye sınıflandırılacaksa, her yeni bilgi, her yeni deneyim bir tehdit gibi hissedilebilir. Oysa sorgulama, bu tehditleri öğrenme fırsatlarına dönüştürür. İşte
bu yüzden doğru ya da yanlış diye bir şey yoktur; sürekli bir sorgulama hali vardır. Sana yanlış gelen bir şeyi, doğru olma ihtimaline karşı sorgulamak, bu süreçte gelişime yol açacağı gibi, farklılıklara ve değişime de açık bir birey olarak sürekli öğrenme modelini yaşatır. Temelde bireyden başlayan sürekli öğrenme furyası, toplumlara ve medeniyetlere ulaşır.
Unique Bir Zihin: Bir Metafor İle
Düşünceleri kıyafetlerle metaforlaştıracağım. Bir elbise hakkın var ve onu dilediğin gibi süsleyebilirsin. İstersen dışarıdan yapraklarla, istersen tuhafiyeden aldığın boncuklarla, istersen kısa sürede bitirip diğerine geçer, istersen ince dokuyup ince işleyip o elbisede derinleşirsin. Ortaya çıkan şey ise çok özel ve çok güzeldir; muhtemelen benzeri yoktur. Ve bütün olarak mükemmeldir. Aksi imkansızdır. Şimdi bu elbiseyi zihnin kendisi olarak düşün, elbiseyle temaslarını ise zihnine sorgularken kattığın değerli eylemler olarak kabul et. Bir kıyafeti eski formundan son haline getirdiğinde, o kıyafete emek vermiş olursun; kendinden vermiş. Aynı öz benliğini sorgularken kendine kendinden verdiğin değer gibi. Her bir düşünce, başka bir formda elbiseyle temas edip bütünleşirken ve farklı formlara dönüşürken, diğerlerinden bağımsız, benzersiz (unique) bir eser çıkar ortaya. Benzersiz bir elbise, benzersiz bir zihin.
Kendine Güven, Sorgulamanın İçinden Gelir
Bir birey, kendi zihnini sorgulamaya başladığında, bir yargıyı doğru ya da yanlış olarak kalıplara koymaktan kaçınmazsa, düşünmekten ve enerji harcamaktan vazgeçer. Bu da, aynı işlenmemiş elbise gibi, düşünceyi de değersiz kılar. Kişi kafasını rahatça yastığa koyduğunda kendini güvende hissedebilir. Ancak, bu güven ona mutluluk değil, ıstırap verir. Çünkü doğru ve yanlışın olmadığı, kendi gerçek doğasından uzaklaşmış olur. Bu
kişi, belirsizliği değil, bilgisizliği seçmiştir. Bu da onu başkalarının ona "giy" ya da "düşün" dediği enerjilere yönlendirir. Sonuç, himayelerde yaşayan mutsuz insanlar. Özden uzak. Sonra sisteme suç atarlar. Sistem, sorgulamaktan kaçan insanların yerine kolektif bir şekilde sorgulayıp düşünmeye çalışan insanlarla doludur. Aslında, sorgulamayan insanın yarattığı boşluğu doldurmak için oradadırlar, ama o insan için yine de suçlulardır. Çünkü o insanın asıl derdi sorgulamaktan kaçtığı gibi, hayatın ona verdiği asıl sorumluluktan kaçmak, yaşamı suistimal etmektir.
Bireysel Farkındalık Dünyayı Değiştirir
Bir şeylerin düzelmesi için, önce o şeylerin derinliğinde görünür olması gerekir. Ardından ona değer ve emek vererek enerji işlenebilir hale gelir. Özbenliğinin keşfini sorularla yapmaya başladıkça, önce onu görür, ışığını parlatmaya başlarsın. Tıpkı elbiseye verdiğin emekle onu nasıl benzersiz bir noktaya getirdiysen, benliğine
kullandığın enerji de seni özgün ve bağımsız kılar. Parlarsın ve ışığını paylaştıkça çoğalırsın. Bireysel farkındalık dünyayı değiştirir. Şu soruyu sor kendine: "Kendi farkındalığımın hangi aşamasındayım?" ve cevabı içerde arama, cevabı sana gösterecek olana aç duyularını. Dikkatle ve özenle yaşa hayatını. Özbenliğine verdiğin emek, en değerli emek haline dönüşür. Farklılık ise, hepimizin özü. Tam şu anda kendini sorgulayabilir misin? Tam olarak şu an. Halinden memnun musun? Endişelerin var mı? Hayatın istediğin yöne doğru mu gidiyor? İlişkindeki karşı tarafın haklı olma ihtimali nedir? Ya da haklı ve haksız aramanın sebebi nedir? Düşüncelerinin
kime ait olduğunu düşünüyorsun ve sen kimsin?
Bu Bir Yolculuk
Bu yolculuk derin bir yolculuk. Başka düşüncelerin ve toplumun etkisi altında olmayan, asıl benliğinin derinliklerine bir yolculuk. Özbenliğinin sesi, belki de bastırılmış dayatmalarla, varlığından bile haberinin olmadığı bir ses. Sorgulamanın önünde engel koyan rejimler bile var bu dünyada. İçinde bulunduğumuz rejim, bundan farksızdır. Rejimleri toplumlar yaratır. Toplum ve tarih içinde bulunduğu rejmin sorumlusudur.
Kendi toplumun ve insanlık için üzerine düşen görevi farkettin mi? Mesajı aldın mı?
Anlatımda ifademin sizlere geçtiğini düşünüyorum. Haftaya görüşürüz, kendinizi sorgularken cesur olun :))