Çevreye saygılı olmak, onu korumak ve daha da iyileştirmek bizim temel değerlerimizden biri olmalı. Tıpkı bir çocuğun ahlaklı, başarılı bir birey olması için nasıl yönlendirme yapıyorsak, çevreyi ve doğayı korumayı öğrenmesi için de aynı şekilde yönlendirilmesi gerekiyor.
Bazen düşünüyorum: Bu bilinci nasıl edinebiliriz? Aile, apartman, mahalle, okul, iş yeri, AVM… Sürekli vakit geçirdiğimiz bu alanların neredeyse tamamında çevre bilincine yönelik çalışmalar yapılıyor. Ama en az müdahale edilebilen yer, aile içi. Buna rağmen, tüm sorumluluğu aileye yüklemek doğru olmaz.
Birçok alanda çalışmalar yapılıyor, ama bu çalışmalar bana göre pek de etkin değil. Çocuklara, maket mankenler üzerine atıklar yapıştırarak “sanat” yaptıklarını söyleyen, hiçbir işe yaramayan ve uygulanması imkânsız hayaller kurduran uygulamalar nedeniyle bu bilince erişemiyor olabiliriz. Hem atıklara elimizi sürmüyoruz hem de bunları geri dönüştürüp hammadde olarak kullanmamız gerektiğini söylüyoruz.
Oysa bu bilinci kazandırmak için geri dönüşüm uygulamalarının, anaokulu ve ilkokul döneminde zorunlu, uygulamalı bir ders olarak gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çocuklar, kompost yaparak, plastiği granül hale çevirerek, metalin ve camın nasıl geri dönüştüğünü görerek büyümeli ki yaptıkları şeyin anlamını kavrasınlar.
“Bu zaten yapılıyor,” diyecek olanlar olacaktır elbette. Evet, okullarda çevre dersleri var, çevre haftası etkinlikleri düzenleniyor. Ancak bunlar etkili mi? Şahsen ben etkili bulmuyorum. Örneğin, çalıştığım atık getirme merkezine okullar öğrencilerini getirirlerdi. Orada bir sunum yapardım; slaytlarla geri dönüşümü anlatır, atık depolama alanını gösterirdim. Yaklaşık bir saat süren bu eğitimlerle geri dönüşüm ya da çevre koruma bilinci kazandırabilir miyiz? Kazandıramayız.
Çocuklara bu bilinci anlatmak değil, yaşatmak gerekiyor.
Peki, bu nasıl olur?
Çevre bilinci eğitimi verebilecek bir tesisin olmazsa olmazları arasında uygulama atölyeleri olmalı.
Çocuklara;
• Kompost yapacak, elde ettiği üründen bitki yetiştirecek,
• Camın geri dönüştürülüşünü, eritilip yeniden şekillendirilişini görecek,
• Plastiğin eritilip granül ya da çapak haline getirildiğini, sonra da bunlardan ürün elde edildiğini öğrenecek,
• Metalin ısıyla buluştuğu anda nasıl form değiştirdiğini, gerekirse kalıplara dökülerek bir ürüne dönüştüğünü görecek,
• Suya atık yağ döküldüğünde ışığın ve havanın geçişini nasıl engellediğine bizzat şahit olacak.
Bu süreçler, eğitimciler ve mühendislerin iş birliğiyle her yaş grubuna uygun etkinliklerle desteklenmeli. Çocuk geri dönüşümün ne olduğunu, neden çevreyi koruması gerektiğini anlamalı. Çünkü anlamadığı bir şeyin hayalini kuramaz. Önce anlaması gerek.
Tabii ki bu da yetmez. Bunun yanında yasal düzenlemelere de ihtiyaç var. Firmaların ve işletmelerin çevreyi kirletmesine karşı kanunlar uygulanıyor, ama bireylerin çevreyi kirletmesi karşısında işleyen bir yaptırım görmüş değilim. Mesela, sokağa çöp attığı için bir araca çevre kirliliği cezası kesildiğini hiç duymadım. Ya da elindeki izmariti yere atan birine işlem yapıldığını. Parkta Çekirdek çitleyip kabuklarını bir poşete değilde yere atanları zabıtaların kovaladığını.
Bunlar ufak tefek görünebilir. Ama bir kişinin attığı bir çöp, milyonlarca kişi tarafından tekrarlandığında büyük bir kirliliğe dönüşmesi hiç zor değil. Bunun oto kontrol mekanizmalarıyla kontrol altına alınması gerekir. Fakat burada da kanunların bireylere uygulanmasındaki zaafiyet devreye giriyor.
Sonuç olarak, bu bilinci kazanmamız için önce uygulamalı eğitimin getirilmesi ve geliştirilmesi, eşzamanlı olarak da birey düzeyinde kanunların etkin bir şekilde uygulanması gerekiyor.
Peki bu ne zaman olur?
Bu kafayla mı?
Belki bir gün…